Yazar- Leyla İrten


Resim sanatının barışçıl “aktivisti” “Çoban Ressam Sinan Demir

Çevre bilinci, iklim krizi gibi büyük çaplı dünyevi sorunlara karşılık; doğayı korumak sanki bahsettikçe kendiliğinden çözülecek bir olgu imiş gibi, bir tarafta sürekli tekrar edilirken insan büyük bir hızla ve adeta umarsızca doğaya hoyratça davranmayı sürdürmekte, gökyüzünü yırtarcasına koca koca binaları dikmeye devam edip sonra o koca gökdelenlerden birinin bilmem kaçıncı katında “ulusal, uluslararası iklim konferansları"nda  temiz enerji seçenekleri tartışılıyor mesela...

 

Tezatlar bununla sınırlı değil, uluslararası yüzlerce kuruluşlardan birilerinin bir instagram paylaşımını görüyorsunuz örneğin; Afrikanın “şu” ülkesindeki temiz suya ulaşımdaki güçlükten ve çocukların açlığından bahsederek, Donate now” (şimdi bağış yap) deniveriyor. İçinizden bir ya sabır” çekip Elon Musk’ın açıklamasına kayıyor gözünüz, Twittera yaptığı bilmem kaç milyon dolarlık yatırımı, ya da filanca ABD li milyarderin uzayda kurmayı planladığı yaşantı için ayırdığı bütçe haberi çıkıveriyor karşınıza…Hani derler ya trajikomik durumlar…Uzaya gitmeden, ey insanlık! önce bir kendi derdimizi halletsek…

 

Çevre sorunlarına, iklim krizine bazı aktivistler de dikkat çekici hatta sanat çevrelerinde çokça vandallık” olarak nitelendirilen, sanat içerikli olmasından hareketle, geçtiğimiz günlerde medyada yer bulan, deyim yerindeyse ses getiren, resim sanatının dünyaca ünlü eserlerine karşı gerçekleştirilen eylemler ortaya koymaları, sorunu halletmeye yeterli mi? İddia ettikleri, dikkat çekmeye çalıştıkları; ana tema olarak doğru belki ama eylemin kendisi aslında hastalıklı değil mi? Doğaya yapılan haksızlıkları, bu dünya, iklim krizine çözüm bulunmazsa, yok olacak bu sanat eserlerinin ne değeri kalacak” yönündeki mesajları ile aslında bir başka hoyratlık yapmıyorlar mı? İnsan için, değerleri korumak; neden bu kadar zor? Neden yeni bir ürün, şey, her ne ise, ortaya konurken, üretilirken bir diğeri yok ediliyor? Durumu özetleyen bir yayında değinildiği gibi ne Leonardo da Vinci ne Van Gogh ne de Vermeer, eserlerini ortaya koyarken, çok değil iki ila altı yüzyıl içinde protesto aracı olarak kullanılacaklarını tahmin edemezlerdi. Doğadan, insandan esinlenerek, sanayi devriminden çok önce ortaya koydukları eserlerinde kullandıkları kendi ürettikleri boyalarının bile, bileşenlerini doğadan elde ettikleri ve tekrar geri dönüşebilecek olduklarını düşünmek bile, bugünkü insanı, o protesto edenleri de, iklim krizine umarsızca yol açan kişileri, kuruluşları ve ufacık da olsa maalesef katkısı olan her birimizi de çok çok utandırmalı.

 

Tüm bu çevre ile ilgili konulara dikkat çeken, konularının uzmanı otoriteler mi sadece? 

Değerli bir GÜSAD üyesi, Sinan Demir, “Çoban Ressam”, çizgileri ile iklim, su, çevreye yönelik mesajlarını Antalya'nın sınırlarının ötesine taşıyan başarılı bir sanatçı.

Eserleri ile, kendisini fikren besleyen bu toprakları, üstünde yaşayan hayvanları, dile getirip konuşturuyor sanki. Resimlerinde çobanlar ve konar göçerlerin (yörükler) kültürünü kendi dünyasında harmanlayarak yöresel ve folklorik değerleri evrensel normlarda sürrealist bir tarzla yorumlayan Demir, son çalışmalarında Dünya'daki tatlı su kaybına ve küresel ısınmaya dikkat çekmek için buzulları ve balıkların dünyasını işlemekte.

Sinan Demir ile yaptığım bu söyleşi ile eserlerine sosyal sorumluluk gözlüğü ile bakmak mümkün olacak...Tüm eserlerinde, sorgularken müthiş bir yaratıcılık ortaya koyması takdir edilesi.

Sinan Demir, yaşam hikayenizden bazı kesitleri burada aktarmak istiyorumAntalya’da Korkuteli ilçesinin Sımandırnde yörük bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiniz, resme ortaokuldaki resim öğretmeni Mehmet Emin Erşan'ın desteğiyle başladınız ve uzun yıllar birlikte çalıştınız. 17 yaşında ilk kişisel resim sergisini açtı, ilerleyen tarihlerde 7 Kişisel resim sergisi yanı sıra birçok karma resim sergisine de katıldınız. 2004 Uluslararası Kadınlar Dayanışma Derneği'nin düzenlediği (IWSA AWARDS ) resim yarışmasında dünya 3.sü oldunuz.. Yine 2004 yılında Millî Eğitim Bakanlığı'nca düzenlenen Cumhuriyet'in 80. Yıl Kutlamaları Etkinliği kapsamında düzenlenen resim yarışmasında Türkiye 1.si oldunuz ve daha birçok kurum ve kuruluşlardan başarı ve teşekkür plaketleri aldınız. Çağdaş Türk resminin önemli isimlerinden Muhsin Kut ile birçok kez bir araya gelerek resimleri hakkında fikir alışverişi ve açık alanda resim çalışmaları yaptınız... Küçük yaşlarda tanıştığınız fotoğrafçı/gazeteci Coşkun Aral ile yurt içinde ve yurt dışında birçok sanatsal projeler de yer aldınız. Ve şu anda da Anadolu üniversitesi Görsel iletişim tasarımı bölümündeki eğitiminiz, sürdürüyorsunuz. Sanatınızı arka planda teorik bilgilerle de destekleme isteğiniz için kutlarım.

 

Sinan bey, eserlerinizde doğaya ve insana hep böyle, belli konulara dikkat çekmek amaçlı mı yer verdiniz? Eleştirel sorgulayıcı boyut, eserlerinize ne zamandan beri katıldı?

Sanat; yapısı gereği aslında muhaliftir, sanatçı ise o muhalifliği bilgi ve entelektüel seviyede yürüten bir aktivist ve rehberdir. Sanat; yenilikçidir yaratıcıdır, üretkenliktir ürettiği bir şeyin üzerine yenisini üretme çabasındadır…Resim; insanoğlunun varoluş yolculuğunda günümüze kadar görsel duyusal bir iletişim dili ve görsel tarih olmuştur.

Günümüz dünyasında bu durum kendi içinde ve dışında evrilerek başka boyutlar kazanmıştır. Ben de bu dünyada gördüğümü duyduğumu, hissettiğimi bir sanatçı sorumluluğunda resimlerimde sürreal bir dille anlatıyorum ve net olarak söyleyebilirim ki; okumaya araştırmaya sorgulamaya başladığımdan beri bu tarzda resimler yapıyorum.

 

Eserlerinizde doğa ile insanın özlenen uyumunu görmeye giden yol önce bir sorgulamadan geçiyor sanki?

Evet sorgulamadan düşünmeden araştırmadan hissetmeden elim varmaz çizmeye… ki yaptığım bir eserde hem sorgulatmalı, hem yol göstermeli ayrıca düşündürmeli ve de gülümsetmeli…ve işte, mesajları çok net olan eserlerinizden 3’ü,

 

Eserleriniz ciddi sorunlarla ilgili mesajlar da içerdiğinden, kontrolünüz dışında kullanılmasına karşın bir önleminiz var mı?

Şimdilik kontrollü şekilde gidiyor. Birçok medya ve yayın organlarında iznim dahilinde yayınlandı

 

Farklı mecralarda kullanılması için çalışmalar yapıyor musunuz?

Örnek verebilir misiniz?

Evet farklı mecralarda çalışmalarım var, Antalya'da, Muratpaşa Belediyesi sınırları içerisinde kamuya açık alanlarda da çalışmalarım var, diğer değer verdiğim farklı çalışmalarım arasında Fazıl Say, Mabel Matiz gibi birçok sanatçıya yaptığım özel resimler de var…

 

İklim aktivistlerinin, yukarıda yer verdiğim, sanat çevrelerinin eleştirilerine neden olan eylemlerini siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Birçok aktivist dikkat çekmek gündem yaratmak için birçok yol deniyor… sanat eserlerine zarar vererek protesto yapmanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Vahşi kapitalizme, adaletsizliğe insanlığa dair iklim krizlerine ve daha bir çok derdi olan dünyamıza, insanlığa yine sanatın yaratıcı akılcı sorgulatıcı yol gösterici ışığıyla cevap vermeliyiz…Daha akılcı daha yaratıcı daha çok geri dönüşü olan ve halkı da bilgilendiren protestolar olmalı … yani bilgilendirerek örgütlemeli ve örgütlenmeliyiz !!!

 

 

Eklemek istedikleriniz…

Çizdiğim resimlerle birlikte Uluslararası gezmeyi çok seviyorum… birçok ülkeye gittim gerek gezi amaçlı gerek sanatsal faaliyetlerimle. Tabii bu arada unutmamak gerek; Eserlerin sergilenmesi ve tanınması için günümüz bilişim ve iletişim imkanları sınırsız imkanlar sunuyor, yaptığımız bir eser dijital yolla bile sergilenebiliyor artık…Bu da bizim dönemimiz sanatçılarının bir şansı bence.

 

Antalya’da resim sanatında farklı bir kulvarda eserler ortaya koyan “Çoban Ressam” Sinan Demir’e bu son derece keyifli sohbet için teşekkür ediyorum. Çok önemli noktalara son derece sade, yalın ama bir o kadar da etkili ifadeleri ile dikkat çeken sanatçıya başarılar diliyorum.

 

Sinan Demir’İn çalışmalarını izlemek için; instagram hesabı : sinan_demir_

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Yorum Yaz


En fazla 500 karakter. 500 karakter kaldı.